Cardikent/Ankara: Türkiye Cumhuriyeti Anonim Sirketi’nin TEKEL ile Sinavi! (C.Efe)

Türkiye Cumhuriyeti

Anonim Sirketi’nin

TEKEL ile Sinavi!

Çadirkent Ankara
 
Son iki ay içinde Türkiye’de yasananlar, ne sinifin nede sinif mücadelesinin bitmedigini herkese gösterdi. Türkiye’nin 81 ilinden gelen TEKEL isçileri adeta bir destan yaziyor. Normal bir eglence caddesi olan Sakarya caddesi simdi sayisi 1 000 ile 3 000 bin arasinda degisen grevci isçilerin basit naylon çadirlariyla dolu. Sabahin erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar ziyaretçilerle dolup tasiyor. Sadece Ankara ve Türkiye’den degil Avrupa’dan bile gelen çok sayida ziyaretçi var. Herkes Isçilerin bu direnisi ile dayanisiyor. Ziyaretçilerle aralarinda saatleri bulan uzun tartismalar sürüp gidiyor. Kimi zaman isçilerin bildikleri karsisinda ziyaretçiler ve gazeteciler saskina dönüyor.
TEKEL çalisanlari ve sendikasi Tek Gida-Is sendikal hareket içinde daha çok sag muhafazakar kesim olarak biliniyordu. Hatta tabanda önemli düzeyde MHP taraftarinin oldugu söyleniyordu. Isçi Hareketinin sol çevresinden degil de çok daha sag cenahta duran çevrelerden böylesine bir direnisini ortaya çikasi elbetteki düsündürücüdür. Bu gelisme ayni zamanda hem hükümeti hem de sol hareketleri beklenmedik bir gelismeyle bas basa birakmis durumda. Zaten bundan dolayi hükümet olayi bastan ciddiye almamis ama gelismeler karsisinda TEKEL isçileri lehine kamuoyunda önemli oranda puan kaybetmis durumda.
 
12 Subat’ta 2. ayini geride birakan direnisçilerin 142 si açlik grevindeydi. Su anda 21 kisi hala greve devam ediyor. Ankara’nin ayazi ve sogugu isçilere kar etmiyor. Tersine direnis çadirlarinda sicak bir atmosfer ve umut var.
 
Türkiye büyük bir olayla, tarihi bir olayla karsi karsiya bulunuyor. Sosyalistlerden hükümete kadar herkes bir sinavla karsi karsiya bulunuyor. Direnisin basladigi ilk günlerde genis bir siyasal yelpaze direnisle dayanisma içine yer aldi. Feministler, Sosyalist Parti, ÖDP, TKP den Ögrenci kolektifleri, Akademisyenlere anarsistlere kadar direnisin kalbinde, merkezinde saf tuttu. Ama direnisin rengi iyice netlestikçe yavas yavas siyasal örgütlerde ayrismaya basladi.
 
TEKEL, özellestirme ve 4 C
 
Özellestirilmeye beraber, TEKEL’IN üretim üniteleri ve mallari Hükümet tarafindan yandas sermayeye peskes çekildi. Tütün tarimi yok edilerek tütün ithal edilmeye baslandi. Bunun sonucu, TEKEL isçileri islerinden edilerek, bugün sikça tabir edilen 4 C kategorisine alindi. Bu siniflandirilmayla isçilerin ücretleri yari yariya indirildi. Bu takriben 630 TL. aylik ücrete tekabül ediyor. Is güvencesi, sendikal hak ve toplu sözlesmeden yoksun birakildi.
AK Parti’nin TEKEL isçileri için buldugu formül, özellestirilen isletmelerdeki tazminatini almayip çalismak isteyen isçileri, 4-C statüsüne geçirmek.
Yani geçici sözlesmeli personel statüsü. Buna göre TEKEL isçileri kidem ve ihbar tazminati alamayacak, sendikali olamayacaklar. Üstelik kendilerine ikramiye de ödenmeyecek.
Basbakan Recep Tayyip Erdogan TEKEL isçilerini yan gelip yatmakla suçluyor. Peki isçilerin israrla karsi çiktigi 4-C ne demek ve neleri kapsiyor?
657 Sayili Devlet Memurlari Kanunu’na göre, memurlar ile sözlesmeli ve geçici personeller; A, B, C fikralariyla tanimlaniyor.
C fikrasi, özellestirmelerden dolayi baska kamu kurum ve kuruluslarina yerlestirilecek geçici personelleri kapsiyor. C statüsünü tanimlayan ilk kosul bir yildan az süreli veya mevsimlik hizmet olmasi. Iste bu sekilde çalisanlara 4-C’li deniyor.
Peki TEKEL isçileri için bu uygulama ne anlama geliyor?
Bu maddeye göre bir isçi en çok 10 ay çalisabiliyor. Bu süre 4 aya kadar inebiliyor. Geçici personellere, tahsil dereceleri dikkate alinarak belirlenecek brüt aylik ücretler ödeniyor.
Özellestirilen isyerlerindeki pek çok isçi, 4-C kapsamina da alinmadi. Issiz kalan isçi sayisi on binlerle ifade ediliyor.
Hizmet sözlesmesi feshedilen isçilere; kidem ya da ihbar tazminati da ödenmiyor.
 
Ikizler: sol liberalizm sol milliyetçilik
 
Türkiye’de sosyalist hareket basindan itibaren Kemalizm’den malul bir hareket olarak gelisti. Kemalizmin koorporatist ve milliyetçi etkisi bazi istisnalar disinda etkisi devam etti. Real sosyalizmin çöküsünden sonra, bu etki daha da güçlendi. Kapitalizmin küresellesmesi ayyuka çiktikça sosyal demokratlar, Kemalist milliyetçiler ve TKP gibi bazi sol çevreler sosyalizm taleplerinden iyice vazgeçer oldular. Milliyetçilik baglaminda Kürtlerin özgürlük mücadelesini emperyalist bir müdahaleye indirgeyerek, ‘vatan elden gidiyor’ hezeyanina sarilir oldular. Tipki Sag milliyetçilikte oldugu gibi. Bu sinif mücadelesini temel alan politikadan hizla uzaklasmakti. Bugün TEKEL Direnisinde ‘Vatan savunmasina’ giren bu çevreler, özünde özellestirmeye karsi degiller. Onlar sadece kamu mallarinin yabanci sermayeye satilmasina karsilar. Emegin sömürülmesine karsi degil emegin sadece yabancilar tarafindan sömürülmesine karislar. Böylece onlar için ‘VATAN’ sadece sinirlari itibariyla önemliydi. O ‘Vatan’in içinde yasayanlarin ne türden sömürü iliskileri içinde olduklari önemli degil. Böyle bir sol esasen sol olma esprisini bütünüyle yitirmistir.
Diger taraftan kendisini çok genel bir ‘özgürlük ve demokrasi’ söylemiyle tanimlayan sol liberal bir kesim var. Demokrasi mücadelesi onlar için sinif mücadelesinin ötesinde bir sey. Hatta ‘halk’ onlar için sinifin yerine ikame edilmis bir durum. sinif temelli politikalarin sosyalistlerin basarisizliginin asil nedeni olarak göstermeye çalisirlar.. Onlar için devlet sadece siyasal güç ilskilerini tanimlayan bir yönetim aygiti. Siyaset bir tür devlet-sivil toplum iliskisine indirgenerek sinif iliski ve çeliskileri analiz disina atilmis oldu. Ekonomi siyasetten apayri bir kategori olarak ele alindi. Demokrasi, özgürlük gibi kavramlar sinif mücadelesi ve ekonomiden bagimsiz bir sekilde ele alinir oldu. Sürekli sola sinif mücadelesinin terk edilmesi teklin edildi. Ekonomi ve sinif çeliskilerinden soyutlanmis bir demokrasi söylemi ile AKP ile otoriter devlet bürokrasisi arasinda taraf olmayi temel hedef haline getirdi. Solun ve demokratik güçlerin de bunda kendileriyle beraber AKP’ye taraf olmasini savunur durumuna geldiler
Dünyayi küresel bir piyasa olarak degerlendirerek, bu piyasanin ebediligini öngörmeye basladilar. Pek tabi ki bu durum sol liberallerin piyasaya karsi olmalarini bir tarafa birakalim, özellestirmeye karsi çikmalarinin bile imkansiz ve gereksiz oldugu sonucuna götürdü. Bu baglamda sol liberaller için TEKEL isçilerin direnisi en fazla bir genel ‘insan haklari’ çerçevesine girebilecek bir olaydan öteye gidemezdi.
 
Gerek sol milliyetçiler gerekse liberal solun bulustugu ortak nokta sinif temelli politikalarin disinda bir siyaset yapma tarzidir. Bir madalyonun iki yüzünü paylasan ama ayni zamanda birileriyle ayrilmayacak metal kütlesiyle bütünlesmeyi simgelemektedir.
TEKEL direnisi dramatik sonuca dogru ilerledikçe bu iki kesimin tavirlari her gün biraz daha netlesmektedir. Ilk basta isçilerle sarmas dolas olan sol milliyetçi kesimler yavas yavas çadirlarini ayirmaya basladilar bile. Anlasilan onlar da tipki Hükümet gibi bu eylemin arkasinda PKK provokasyonu”nun olduguna inanmaya basladilar.
Bu arada Liberal solda basinda az da olsa deginmeye ve haber degeri olarak gördükleri TEKEL direnisinden bahs etmez veya daha az bahs eder hale geldiler. Isçilerin isi fazla uzatmamasi gerektigini ve sendikalarin hükümetle ortak hal çaresi bulmalarini teklin eder oldular.
 
 
Son durum
 
Direnisin kamuoyunda sempatiyle karsilanmasi ve desteklenmesi hükümeti ciddi oranda sikistirmis ayni zamanda da hirçinlastirmis durumda. Maliye bakani ‘merhamet ettik, hatamiz bu’ diyerek, arsizlik kültürünün en üst sirasina adini koymayi basarmis durumda.
AKP TEKEL direnisiyle birlikte üstüne daha önce geçirdigi demokrat önlügünü atmis durumda. Türk devlet ve hükümetlerinin savunma mekanizma deposunda bolca bulunan malzemelerden ‘terör’ ‘terör odaklari’, ‘bölücülük’ tedavüle çikarildi. Isçilerin kullanildigini iddia edilerek, kendisine simdiden greve saldirma zemini aramaktadir.
Gündem yaratmayi sadece kendi isi sayan AKP, isçilerin gündem olusturmasina tahammül etmekte zorlaniyor. ‘AB’, ‘Ergenokon’, ‘darbe planlari’, ‘Demokratik Açilim’ gibi konularla ugrasirken bu ‘piyasa degeri’ kalmayan isçiler de nerden çikti diye hayiflaniyor. Toplumun önemli destegini ve ilgisini çeken TEKEL direnisine simdilik saldirmayi göze alamiyor. Fakat basbakan geçen günlerde direnisin bitirmesi için Subat ayinin sonuna isaret etti bile.
Bu ayin sonunda Türkiye ciddi gelismelere gebe!
 
Bir Tekel Direnis Cadiri